Marmara Denizi’nde meydana gelen depremlerin gündemi etkilediğine dikkat çeken Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, “İstanbul’da ve Marmara’ya kıyısı olan hemen her ilde hissedilen son sarsıntılar artık alıştığımız bir sürecin başlamasına yol açtı. Televizyonlara deprem uzmanları, jeologlar davet ediliyor; yetkili makamlar ezberlenmiş açıklamalar yapıyor, GSM operatörlerinin başarısızlığı konuşuluyor; büyük İstanbul depremine hazır olup olmadığımız üzerine sohbetler ediliyor ve sonrasında her şey unutuluyor. Deprem başta olmak üzere hiçbir doğal afetin bu kadar üstünkörü biçimde tartışılmasından bir yarar sağlayamaz; bu afetlere karşı gerçek bir tedbir almış olmayız. Fakat son depremlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, alışılmadık ve beklenmedik biçimde, kentsel dönüşümün hızının düşüklüğünden dolayı partimizi, yerel yönetimlerimizi eleştirdi. Bu, 6 Şubat’tan sonra suçu kendilerinden başka herkese yıkmak için geliştirmiş oldukları bir taktikti ama bir süredir unutulmuş gibiydi. Belli ki iktidar kurmayları, daha önce dile getirdikleri ama sağ duyulu hiçbir yurttaşımızı ikna edememiş, yıkılan binalardan ve kurtarılamayan insanlarımızın ölümünden, yaralanmasından sorumlu olduklarını saklayamayan bu bahaneyi yeniden piyasaya sürmenin yararlı olacağına hükmetmişler. Cumhurbaşkanı hem AKP grup toplantısında hem de Kızılay’da bir hafta arayla yaptığı konuşmalarda, açıkça, partimizi hedef aldı; İstanbul’da başlayan kentsel dönüşümün bizim yüzümüzden sekteye uğradığını iddia edebildi. Cumhurbaşkanına, öncelikle, tüm deprem bölgesinde, bir yıl sona ermeden kimseyi evsiz bırakmayacaklarına dair vaatlerini hatırlatmak isteriz. Bugüne kadar 201 bin konutun inşa ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı, yıl sonuna kadar 453 bin konutu bitireceklerini vaat ediyor. Oysa seçimden önceki vaat, konut sorununun bir yıl içinde çözüleceğiydi. 453 bin konutun yıl sonuna kadar biteceğine ilişkin elle tutulur, gerçekçi bir veri de zor görünüyor. Cumhurbaşkanı aynı konuşmasında Millet Bahçesi projesini övüyor, yerel yönetimlerimizin buna denk bir projesi olmadığını iddia ediyor fakat İstanbul’da, depremden sonra sığınılacak yeşil alan kalmadığı için yurttaşların otoyolların kenarlarına, refüjlerine çıktığını elbette söyleyemiyor. İktidarın deprem toplanma alanını mümkünse AVM’lerle doldurulması gereken bir boşluk olarak gören bu düşünüş tarzıyla şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmek hayaldir. ” ifadelerini kullandı.
YILDIRIM KARA: İKTİDAR ŞEFFAF VE GERÇEK VERİLERİ YAYIMLAMALI
İktidarın kentsel dönüşüm başta olmak üzere, Türkiye’deki konut stokunun niceliği ve niteliği hakkındaki açıklamalarına değinen Kara, “Biz birkaç ay önce, 2012 yılından bu yana devam eden kentsel dönüşüme ilişkin genel bir tabloyu oluşturmak için soru önergesi vermiştik. Bu soru önergesine gelen cevapta; 6306 sayılı kanun kapsamında, 13 yıl boyunca, 1 milyon 86 bin bağımsız bölüm içeren 291 bin 431 yapı için test yapıldığı, bunlardan 977 bin bağımsız bölüm içeren 271 bin riskli yapının yıkıldığı açıklandı. Bu yapıların yerine 2 milyon 117 bin bağımsız birim yapılmış.
Cumhurbaşkanı’nın grup toplantısında döküp saydığı istatistikleri bu açıklamayla yan yana koyduğunuzda, bir karmaşa ortaya çıkıyor. 2012 yılından bu yana yalnızca İstanbul’da 923 bin konut ve iş yerinin dönüşümü; bu sırada ülke çapındaki kentsel dönüşüm alanlarında da toplam 2 milyon 285 bin bağımsız birimin dönüşümü tamamlanmış; 23 yılda TOKİ, 1 milyon 547 bin konut üretmiş ve toplam 3 milyon 700 bin dönüşüm konutu ve sosyal konut inşa edilmiş.
Buradaki temel sorun, dönüştürülen ‘bağımsız birim’ ifadesi çünkü bağımsız birim dediğinizde, binanın içindeki tekil bölümleri kast etmiş, böylece haliyle yüksek bir sayı vermiş oluyorsunuz. Bakanlığın ve Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının bir ortalaması olarak, 2 milyon 200 bin bağımsız bölümün dönüştürülmesinin kaç yapının dönüşümüne, inşasına karşılık geldiği anlaşılmıyor. Oysa farklı tarihlerde yapılan açıklamalara göre tüm Türkiye’de 6 ile 7 milyon arasında riskli konut var. TOKİ’nin ürettiği söylenen 1,5 milyon konutun kaçının dönüşüm amacıyla yapıldığı belirsiz. 3 milyon 700 bin kadar konutun kaçı sosyal konut, kaçı dönüşüm konutu o da anlaşılmıyor. Cumhurbaşkanı ve bakanlık açıklamalarında verilen dönüştürülen birim sayısının ortalaması üzerinden basit bir hesap yapıldığında, ortalama olarak 2 milyon 201 bin bağımsız bölümün dönüştürüldüğü; bunun da kaba bir oranlamayla 610 bin yapıya karşılık geldiği görülüyor. Bu hesaba göre iktidar, 13 yılda, depreme karşı dayanıksız olan 6 milyon yapının yüzde 10’unu dönüştürebilmiş oluyor. Bu da kentsel dönüşüm sürecinin ne kadar heba edildiğini gösterir. İktidar kurmayları bizim hesabımızı beğenmiyorlarsa şeffaf ve gerçek verileri yayımlamalı; kentsel dönüşümdeki başarısızlıkları nedeniyle partimizi ve yerel yönetimlerimizi suçlamaya ayırdıkları vakti daha faydalı işlere hasretmelidirler. Deprem üzerinden bize saldırmaları fay hatlarını durdurmayacak ya da şehirlerimizi daha dirençli kılmayacak yersiz tartışmalara yol açmaktan başka bir işe yaramıyor. Üstelik şehri yöneten parti değişti diye insanları dayanıksız binalarda ölüme terk ettiğinizi itiraf ediyorsunuz Kentsel dönüşüm sürecinin sorunları ülkeyi 23 yıldır tek başına yöneten, yerel yönetimlerde de 2019 yılına kadar adeta bir tekel kurmuş olan iktidarın hanesine yazılmayacaksa kimin hanesine yazılacak?” diye konuştu.