CHP Şanlıurfa Milletvekili Av. Mahmut Tanal, evlenen kadınların, evlilik öncesi kızlık soyadlarını kullanmalarına imkân tanıyan bir kanun teklifi hazırlayarak Meclis Başkanlığı’na sundu.
CHP Şanlıurfa Milletvekili Av. Mahmut Tanal, evlenen kadınların, eşlerinin soyadını almaksızın, evlenmeden önceki kızlık soyadlarını kullanmaları amacıyla kanun teklifi hazırlayarak TBMM Başkanlığı’na sundu.
Tanal’ın hazırladığı kanun teklifi, kadının, evlilik sebebiyle nüfus hanesinin kocasının kütüğüne taşınmasını nüfus memurluğundan yazılı olarak talep etmedikçe, nüfus hanesinin babasının kütüğünde kalmasını öngörüyor. Ayrıca söz konusu kanununun yürürlüğe girdiği tarihte evli olan kadınlar, dilerse babasının kütüğüne dönebilecek.
BENLİĞİ KANUN ELİYLE DEĞİŞTİRİLİYOR
CHP’nin hukukçu vekili Mahmut Tanal’ın imzasını taşıyan 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin gerekçesinde, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olamamasının, 21. yüzyıl dünyasının halen en önemli sorunları arasında yer aldığına dikkat çekildi.
Bu eşitsizliğin bir yansıması olarak, Türk Hukukunda gelişmiş ülkelerin aksine, kadının nüfus hanesinin evlilik sonrasında erkeğin nüfus hanesine taşındığının hatırlatıldığı gerekçede, “Kadın, yalnızca evlendiği için kimliğine yabancılaştırılmakta, kendini tanımladığı değerleri ani bir biçimde kaybetmektedir. Bilindiği üzere, sosyal kimlik ve benlik, bireyin kendisi ve etrafındakilerini algılamasını, davranış biçimlerini, neyi başarıp neyi başaramayacağını ve sosyal ilişkilerini etkilemektedir. Kadının bu uygulama sebebiyle ait olduğu yöreden başka bir yöreye aktarılması, ait olduğu çevreye dair benliğinin kanun eliyle değiştirilmesine sebebiyet vermektedir” denildi.
CİNSİYET TEMELLİ AYRIMCILIK ORTADAN KALDIRILMALI
Öte yandan bu durumun, kanun hükmü ile korunan hukuki menfaatin tüm yükünün kadın üzerine bırakılmasına yol açtığının belirtildiği gerekçede, “Şayet kanuni düzenleme ile aile birliğinin dağınık olmaması, nüfus kayıtları bakımından tek bir hanede toplanabilmesi amaçlanmışsa da hanenin neden eşlerin ortak kararı neticesinde belirledikleri yere aktarılmadığına herhangi bir mantıklı açıklama getirilmemektedir. Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Antlaşmalar ve Türk Anayasası ile güvence altına alınan ayrımcılık yasağını ihlal eden bu kanuni düzenleme, modern dünyada kadınların yer bulabilmek için verdiği savaşa da ağır bir darbedir” ifadelerine yer verildi.
İlgili kanun maddesinde, “Evlenen kadının kaydı kocasının hanesine taşınır.” demek suretiyle ilkel ve ayrımcı bir lisan kullanıldığı savunulan teklifin gerekçesinde, şöyle devam edildi:
“Bu hükme benzer bir başka düzenleme ise kadının evlilik nedeniyle kocasının soyadını kullanmak zorunda olmasıdır. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelerden doğan, ‘eşlerin evlenirken, evlilik sürecinde ve evlilik sonlandığında kadın ve erkeğin eşit haklarının sağlaması için gerekli tedbir alma’ yükümlülüğünü de hatırlatmıştır. Anayasa Mahkemesinin vurguladığı bir diğer husus, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesiyle korunan ‘özel hayatın korunması’ ve muadili olan Anayasanın 17. maddesi ile düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkıdır. Bu bağlamda, evlilik sebebiyle kadının benliğine yabancılaşması, kimliğinin kaybettirilmesi kabul edilemez bir durumdur. Bu itibarla, kadının uğratıldığı cinsiyet temelli ayrımcılığın mümkün olduğu ölçüde ortadan kaldırılması ve kadının benliğine ait değerlerinden uzaklaştırılmaması amacıyla kanuni düzenleme yapılması gerekmektedir.”