CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, “Dünyanın herhangi bir yerinde, böyle bir şey gerçekleşse kıyamet kopardı, ne bakan kalırdı ne hükûmet. Bu bütçe de o koltukta oturmak da size haramdır Sayın Bakan. 36'sı çocuk, 78 kişiyle birlikte bir ülkenin vicdanı, adalete, devlete duyduğu güveni de öldü. Bunun en büyük sorumlusu sizsiniz. On bir aydır o koltukta oturduğunuz için, Bakanlığınız bürokratlarına soruşturma izni vermediğiniz için, istifa etmediğiniz için ömür boyu da bu veballe yaşayacaksınız” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2026 bütçesi ve kesin hesabı görüşüldü.
Görüşmeler sırasında söz alan CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, ‘Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir ülkesinde böyle bir şey gerçekleşse bırakın 78 kişiyi, 1 kişi ölse kıyamet kopardı, ne bakan kalırdı ne hükûmet. Soruşturmanın selameti açısından bile o koltukta bir saniye bile oturmamanız gerekirken bugün buraya bütçeniz için geldiniz. Bu bütçe de o koltukta oturmak da size haramdır Sayın Bakan. 36'sı çocuk, 78 kişiyle birlikte bir ülkenin vicdanı, adalete, devlete duyduğu güveni de öldü. Bunun en büyük sorumlusu sizsiniz. On bir aydır o koltukta oturduğunuz için, Bakanlığınız bürokratlarına soruşturma izni vermediğiniz için, istifa etmediğiniz için ömür boyu da bu veballe yaşayacaksınız” dedi.
Siz dinlemeye gelmedeniz, biz acılı ailelerin sesi olacağız
CHP’li Arpacı, konuşmasında şunları kaydetti:
Türkiye skandallar ülkesi hâline geldi. Bunu birçok konuşmamda örnekler vererek anlatıyorum ve bu örneklerin içinde ilk verdiğim örnek her zaman Kartalkaya'da yaşanan o otel katliamı ve orada kaybettiğimiz 78 kişiye rağmen Bakanlığınızdan 1 kişinin bile sorumluluk almamasını, Bakanlık personeline soruşturma izninin verilmemesini özellikle belirtiyorum. Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir ülkesinde böyle bir şey gerçekleşse bırakın 78 kişiyi, 1 kişi ölse kıyamet kopardı, ne bakan kalırdı ne hükûmet. Soruşturmanın selameti açısından bile o koltukta bir saniye bile oturmamanız gerekirken bugün buraya bütçeniz için geldiniz. Bu bütçe de o koltukta oturmakta size haramdır Sayın Bakan! Mademki bizler halkın sesi ve onların sözü olmak için Meclisteyiz, şimdi, hani bir kere bile gelmediğiniz o komisyonda dinlediğimiz acılı ailelerin sesi olacağız. O gün o cehennemden kurtulduğu için utanan, ölümlerden ölüm beğenmek zorunda kalan o babayla yüzleşmediniz, kızı ve torununu kaybeden ananeyle yüzleşmediniz, 2 çocuğunu ve eşini kaybeden, oğlundan ölmeden önce ‘Seni seviyorum anne.’ diye son bir sesli mesaj alan Duygu Can'la yüzleşmediniz. Bugün yüzleşmek zorundasınız ve o sözlerin, o seslerin, o çığlıkların ömür boyu kulaklarınızda çınlamasını umuyorum.
Yakınlarını kaybeden ailelerin sözleri…
Hilmi Altın eşi Kübra ve kızı Alya'yı kaybetti. ‘Ben Alya'nın saçını bir daha koklayamayacağım, eşimin sesini bir daha duyamayacağım. Her sabah hatıralarla dolu ama bomboş bir eve dönüyorum. Bu bir kaza değil, bu bir ihmal, bu bir cinayet. Bu otelin ruhsatını verenler, denetlemeyenler, görmezden gelenler sorumludur. Biz adalet istiyoruz. Devletimizin bize bir adalet borcu var.’ dedi. Sema Şahin kızını ve torununu kaybettikten yüz gün sonra şöyle haykırdı bu Komisyonda: ‘Kızımın yüzünü gördüm. Benim prensesim yanmıştı. Yüz gündür ağlıyorum ama artık dayanamıyorum Bu oteli açanlar ve denetleyenler suçludur.’ Bir hekim, bir anne Zeynep Kotan oğlunun cansız bedenine morgda dokunduğu anı şöyle anlattı: ‘Oğlumun öldüğünü televizyondan öğrendim. Ne bir arayan oldu, ne bir haber veren oldu. Hastane hastane dolaştım, morgda soğuk bedenine dokundum. Biz o gün kaderimize terk edildik.’ Bir baba Eray Bağcı 15 yaşındaki oğlu Eren'in yalnız başına ölüme bırakıldığını anlatırken bilekliğini elinde tutuyordu. Şöyle dedi: ‘Oğlum orada kaderine terk edildi. Yangın alarmı yokmuş, tüpler dolap arkasında saklıymış, çalışanlar eğitimsizmiş, dumanı görünce kaçmışlar. Bizim canımızı kurtarması gerekenler önce kendilerini kurtarmış. Bu bir kaza değil, bu bir ihmal zinciridir.’ İntörn Doktor Yiğit Gençbay ve Makine Mühendisi Alp Mercan yangında ilk anda dışarı çıkmalarına rağmen içerden gelen çığlıkları duyunca yeniden alevlerin içine koştular ve bir daha çıkamadılar. Alp'in ablası Nihan Ece Mercan'ın sözleri her şeyi özetliyor: ‘Alp mühendis, Yiğit doktor, çığlıklar gelince tekrar içeriye girdiler. Hiçbir listede adları yoktu. Hatta biz çıktıklarını duyunca hastanelere aradık. Dağ bayır baktık. Yiğit, Alp isimleri gibi karakterlilerdi, liseden beri hiç ayrılmadılar, şehadete birlikte gittiler.’
Ömür boyu bu veballe yaşayacaksınız
Bunun gibi daha nice acılar yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. 36'sı çocuk, 78 kişiyle birlikte bir ülkenin vicdanı, adalete, devlete duyduğu güveni de öldü. Bunun en büyük sorumlusu sizsiniz. On bir aydır o koltukta oturduğunuz için, Bakanlığınız bürokratlarına soruşturma izni vermediğiniz için, istifa etmediğiniz için ömür boyu da bu veballe yaşayacaksınız.